1915 Olaylarına Genel Bir Bakış

“1915 Olayları, toplum olarak bilinçlenmemiz gereken en önemli meselelerden biridir çünkü artık dünya kamuoyunda konuya ilişkin olarak ‘inkarcı’ etiketi geliştirilmiştir.”

Fatih Başar Kutlu

Her sene 24 Nisan, Türkiye ve Ermeni Diasporasına sahip devletler arasında gergin geçen bir tarih olarak diplomatik ilişkilerde yerini almış durumda. Gerek kamusal alanda bilinçli olarak veya bilinçsizce insanların söylemlerine konu olan gerekse tarihin bir konusuyken zamanla sosyoloji, psikoloji, uluslararası ilişkiler gibi sosyal bilimlerin de bir konusu haline gelen 1915 Olayları’nın önemi ve ikili ilişkilerdeki etkisi de her sene böylelikle ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda teknolojinin ve onun bir getirisi olarak sosyal medyanın etkisinin tartışılmaz olduğu günümüzde, en politik mecralardan biri olan Twitter’ın gündemi de hem Türkiye, hem dünya genelinde öğlen 12 itibariyle “#ArmenianGenocide”, “#1915” gibi etiketlerle dolup taşmakta. Gerek bu etiketler altında gerekse genel itibarıyla sosyal medyada her fırsatta ortaya çıkan tartışmalar ise bizlere konunun ne kadar yozlaşarak sonu gelmez bir tartışma haline geldiğini göstermektedir.

Tarihin bir konusu olan ve bir milleti, tabiri caizse, töhmet altında bırakan iddiaların yer aldığı böylesi bir konu, elbette biz Türk Gençliği için oldukça kıymetli bir yer edinmekte. Gerçekten, atalarımız iddia edildiği gibi Ermeni Milleti’ne yönelik bir soykırım mı hedefleyip uyguladı?

1915 Olaylarına Genel Bir Bakış çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 10′uncu sayısında.

Defence Turk Dergi’ye online ve basılı olarak erişmek için tıklayınız.

Uluslararası ilişkiler ve bilhassa Türk Dış Politikası içerisinde oldukça şahsına münhasır bir konuma yerleşmiş olan Ermeni Meselesi’ni veya 1915 Olayları’nı anlayabilmek adına öncelikle iyice kavramamız gereken bazı kavramlar ve birbirleri arasındaki nüanslar bulunmaktadır. Örneğin “soykırım”, “tehcir”, “sevk ve iskan” kavramları gibi.

Soykırım Nedir?

Bu bağlamda 9 Aralık 1948 tarihli Soykırım Suçunu Önleme ve Cezalandırma Üzerine Cenevre Konvansiyonu’nda “soykırım suçu” şu şekilde tanımlanmıştır; “Mevcut Konvansiyon’da soykırım, bir milliyet, etnisite, ırksal veya dinsel grubu, tamamen ya da kısmen ortadan kaldırma niyetiyle, aşağıdaki eylemleri gerçekleştirmek anlamına gelmektedir; • Grup üyelerini öldürmek, • Grup üyelerinde ciddi bedensel veya zihinsel zarara neden olma, • Kısmi ya da tamamen fiziki yok oluşuna neden olmak amacıyla grubun yaşam şartlarına kasten müdahalede bulunmak, • Grup içerisinde doğumları önlemeye niyetli önlemler almak, • Zorla grubun çocuklarını başka gruba aktarmak.”

“Aşağıdaki eylemler cezalandırılacaktır;

• Soykırım, • Soykırım işlemeye yönelik gizli plan, • Doğrudan ve kamuya açık şekilde soykırım işlemeye teşvik, • Soykırım işleme girişimi, • Soykırım işleyenlerle suç ortaklığı.”

Dolayısıyla, soykırım suçunun işlenmiş olması için en temelde gerekli olan 2 unsuru şu şekilde tespit edebilmemiz mümkündür;

 

1. Din, dil, etnisite, ten rengi veya benzeri özellikleriyle ayırt edilen bir gruba yönelik gerçekleştirilmesi,

2. Bir plan çerçevesinde, bu grubun kısmen ya da tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik niyet taşıması veya eyleme geçilmiş olması

Bu minvalde rastgele bir şekilde öldürülmüş 100 masum kişi bir soykırım suçuna maruz kalmış olmamakla birlikte, tüm A milletinin ortadan kaldırılması amacıyla hareket edilerek gizli planlar yapılması soykırım suçu olarak tanımlanabilmekte.

Yukarıdaki tanımlardan ve verdiğimiz örnekten yola çıkarak, halk arasında sıklıkla düşülen “Madem Ermeni Soykırımı yaptık o zaman niye hala Ermeniler var?” algısının da yanlış bir değerlendirme olduğunu çünkü hiç kimseyi öldürememiş olsa bile bir soykırım girişiminin, niyeti itibariyle dahi suç olduğunu görmek mümkün.

Bu noktada değinmek gerekir ki, grubun zihinsel ve bedensel sağlığı konusunda maddeleri de göz önünde bulundurarak, soykırım suçunun yalnızca doğrudan öldürmek değil aynı zamanda deportation yani tehcir/zorla göç ettirme ya da death march yani ölüm yürüyüşü gibi alt kategorileri de içermektedir.

Peki, biz Ermeni Milletini yok etmek maksadıyla bir soykırıma mı giriştik?

Ne yazık ki meselenin uzun yıllar boyunca yalnızca tarihçi hocalarımız tarafından ele alınmasından ötürü günümüzde 1915 Olayları denilince akla Tehcir kavramı gelmektedir. Kavramsal olarak Ermeni Soykırımı yerine Ermeni Tehciri diyerek iddialara karşı bir tez oluşturmuş gibi gözüksek de, Tehcir yani “Göç ettirme, göç etmesine sebep olma, sürme.” (TDK) ve İngilizce karşılığıyla “Deportation”, esasında bir soykırım suçudur.

Savaş zamanı, bir toplumu belirli özellikleri haiz olmasından ötürü zoraki bir göçe tabi tutarak sınırdışı etmek, sürmek, deportation kavramı yani tehcir kavramı içerisinde bir soykırım suçu sayılmaktadır. Dolayısıyla ilk safhalardan kendi kendimize düştüğümüz hata, kavramsallaştırma sürecinde başlamıştır. Nitekim, dönem itibariyle yayınlanan yasanın hiçbir yerinde Tehcir kavram geçmemekle birlikte yasanın tam adı: Sevk ve İskan Kanunu şeklindedir. Bunun yapılmasındaki sebep ise gayet açık bir şekilde Osmanlı Meclisinde yer alan Ermeni Siyasi Partiler’in ve Van kenti başta olmak üzere Vilayet-i Sıtte yani Altı Vilayet olarak bilinen bölgelerdeki Ermeni Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ve Taşnaksütün yani Ermeni Devrimci Federasyonu’nun Rus destekli isyanlara iştirak ederek bölgede yarattığı kaos ve karmaşa ile Rus işgalini kolaylaştırmaları ve hatta 19 Nisan ile 17 Mayıs 1915 tarihleri arasında Van vilayetini işgal ederek ellerinde tutmasıdır.

Peki, tam olarak ne yapıldı?

Dünya Savaşından kaynaklı olarak halk üzerinde devletin kontrolünün, özellikle aşiretler neticesinde zayıflamasından kaynaklı olarak Ermeni Çeteler ve bölge halkı arasında çok büyük sürtüşmeler ortaya çıkmaya başlamıştı. Öyle ki iki taraf da daha önce yapılanların öcünü alabilmek adına her geçen gün daha fazla kin ve nefretle hareket eder hale gelmiş, bir noktadan sonra isyanlara iştirak eden Ermeniler haricinde bölgede yaşayan diğer Ermeni kesimler ve aynı şekilde masum Müslüman vatandaşlar da bu çatışmalardan kaçınılmaz olarak nasibini alır olmuştu.

Dolayısıyla devletin buna bir çözüm gerekiyordu. Bunun sonucunda, özellikle Sivas, Muş, Van gibi merkezi bölgelerdeki Ermeni nüfus, tüm mal varlıkları kayıt altına alınmak kaydıyla, yine Osmanlı Devleti toprakları içerisinde olan diğer bölgelere sevk edilmeye başlandı. Ancak bu bahsettiğimiz önlemlerin alınma tarihi de 27 Mayıs 1915 olarak kayıtlara geçmektedir.

Öyleyse bu 24 Nisan neyin nesi?

24 Nisan 1915, Ermeni birtakım siyasi liderlerin ve kanaat önderlerinin yaşanan isyanlara teşvikleri ve destekleri sebebiyle tutuklanmalarının ve bir kısmının savaş süresince tutuklu kalarak Anadolu’daki diğer cezaevlerine sevkedilmelerinin başladığı gündür. Nitekim tutuklananların bir kısmı suçsuzluğuna kanaat getirilerek geri serbest bırakılmıştır.

Kaynak: DefenceTürk

1915 Olaylarına Genel Bir Bakış Hakkında S.S.S.

0 Yorum

Yorum Yaz

e-Posta adresiniz açık bir şekilde yazılmayacaktır. * alanlar zorunludur.

0 yorum